30 Eylül 2010 Perşembe

bakma bana öyle..








kadın onun ana konusu..

angela fraleigh'ın resimlerine baktığımda umutsuzca bir şeyler söylemek isteyen yüzler görüyorum..
çok gerçekçi bakan hüzünlü gözleri saklıyor fraleigh..
üzerlerine büyük fırça darbeleri koyuyor..
merak ettiriyor.. hele bir de göz göze geldiğinizde..

28 Eylül 2010 Salı

hayat paylaşdıkça güzel..









günaydın...


günaydın...
çok mutluyum.. çok heyecanlıyım..
neden?

cuma günü limango'ya geldi..
yok dedim almıycam..
boş ver dedim.. zaten fotoğraf çekmek için çok vaktin olmuyor..
zaten senin istediğin başka modeller var.. onlardan alacaksın..
hafta sonu girdi araya.. unuttum sandım.. pazartesi hala limangoda duruyor..
satış bitmemiş.. hatta bitmesine 5 saatçik kalmış..
dedim bu bir işaret.. almalısın..

dayanamadım aldım..




The Asteroids Galaxy Tour-The Sun Aint Shining No More

24 Eylül 2010 Cuma

...




Silence by the Lakeside-the rosebuds

ülker sokaktan tophaneye..

serdar da, bende bu hafta başında istanbul'da değildik..
ben iş için mardin'e, serdar iş için hollanda'ya gitti..
bu istanbul'da olan olayları, mardin'de twitter da duydum ilk.. serdar'da benden telefonda..
neyse dün akşam ikimizde evdeydik.. malum, evde bunları konuşurken bana referandum öncesi okuduğu bir yazıyı okuttu.. aslında belki de bu yaşadığımız durumlar için, bir yabancı gözüyle süper saptama.. aynen başlangıcını koyuyorum..

''Türkiye, son ve büyük bir hesaplaşmaya doğru gidiyor.

Bu ülke korkulduğu gibi, ırka ya da dine dayalı bir bölünme yaşamadı.
Daha korkunç ve daha temel bir bölünmeye gidiyor.Cumhuriyet boyunca süren "kültürel bölünme".
Bu artık iyice keskinleşti.


Şimdi bir yanda, ayakkabılarını sokak kapısı önünde çıkaran,kadınları başı örtülü, erkekleri sokağa pijamayla da çıkabilen, erkek çocukları kahveye giden, kız çocukları tam bir baskı altında yasayan, türkü ile arabesk arası bir müzikten hoşlanan, futbol izleyen, belki de hiç kitap okumamış, hiç dans etmemiş, hiç kari koca birlikte yemeğe gitmemiş, hiç tiyatro seyretmemiş, iyi eğitim alamamış, dini inançları kuvvetli, kalabalık, bir kitle var.


Diğer yanda ise kız lisesi-Kolej yelpazesinde eğitim görmüş, en azından bir düğün salonunda ya da kolej partisinde dans etmiş, sinemaya giden, çok fazla olmasa da kitap okuyan, müzik zevki pop şarkılarla, klasik müzik arasında dolaşan, evi nispeten daha zevkli döşenmiş, kızlarının flörtüne göz yuman, Kadınları modern görünümlü, Şarabın kalitesinden pek anlamasa da, kadın erkek bir arada içki içebilen, gazetelere bakan, magazin haberlerini izleyen, kendini birinci gruba kıyasla çok gelişmiş hisseden, entelektüel düzeyi çok yüksek olmasa da, Bati standartlarına yakın bir grup var. Bu iki grubun yasam tarzı birbirinden kopuk. Onları, Batı'daki sınıflar arasında ortak zevk alanları yaratan, müzik, resim, heykel tiyatro ve sanat gibi, birleştirici kültürel zeminler yok. Hayatları, zevkleri, inanışları birbirinden çok farklı.Hatta birbirine düşmanca.


Birinci grup Cumhuriyet boyunca horlanmış, aşağılanmış, itilip kakılmış.Simdi bu grup siyasal olarak örgütlendi. Kalabalıklar. Ve her seçimi kazanacak siyasi bir güçleri var artık. İkinci grup ise azınlıkta. Ve artık bir daha secim kazanma ihtimalleri yok. Bu noktada da tarihi bir paradoks ortaya çıkıyor..... ''
LE MONDE Türkiye Muhabiri Guillaume Perrier

yazının devamı refandumla ilgili gidiyor.. ama bence dikkat çeken; bir yabancının türkiye'de oluşan iki grubu bu kadar net tanımlayabilmesi.. hatta bu gruplara başka başka özelliklerde eklenebilir.. arzu'(atgotten) da o kadar espirili anlatmış ki bu durumu.. bence işin basitçe anlatımı bu kadar güzel yapılır.. tipten kaybediyoruz..

hatırlayalım.. taksim çevresinde bu olaylar ülker sokakta da yaşandı.. çok da geçmedi üstünden.. mahallemizin halini, ahlağını bozuyor, burada fuhuş yapıyor diye kaç tane travesti dövüldü.. yaralandı.. komalık edildi.. ülker sokakta yaşanılanlar da aslında tophane'nin başka bir versiyonuydu..

bunları yaşamaya devam edeceğiz ne yazık ki..
eğitim olmadıkça.. medya özgür olmadıkça.. tv. larda evlilik programları, flash tv.ler, saçma sapan diziler oldukça.. polisine güvenemediğinde.. kültürel olarak gelişemedikçe yaşayacağız.. daha çok yaşayacağız.. galeri olmayacak, hostel olacak.. yada sanatçı olmayacak travesti olacak.. kim güçlüyse ne yazık ki o kazanacak..

fotoğraf:milliyet gazetesinden..

21 Eylül 2010 Salı

Üzüntü..

Burda da bir şeyler oluyor diye yazmıştım..
Extramücadele'nin bugün galeri NON'da açılışı vardı..
"Bunu ben yapmadım siz yaptınız"..
Şimdi haberini aldım ki açılışı basılmış.. Yaklaşık 40 kişilik bir grup biber gazlarıyla saldırmış.. Hatta yetmemiş, Tophane çevresindeki başka galerilere de zarar vermişler.. Yaralılar varmış..
Neler oluyor.. Kimlerle yaşıyoruz.. Ne yazacağımı aslında bilemiyorum..
Üzüldüm.. Midem bulandı..
Bir şeyler yapmalı..
Yapmalıyız..
Geç olmadan..
Hem de çok geç olmadan..

15 Eylül 2010 Çarşamba

bu gün çarşamba..

son derece sıradan giden..
hiç anlamı olmayan..
belki de saat  24.00'e kadar anlamlanmayacak bir gün..


Koop: Island Blues from Nicholai Reinseth on Vimeo.

14 Eylül 2010 Salı

optik bir bakış..


pakayla biehn.. amerikalı sanatçı..
geçen sene yaptığı ilk “Every Single Where” adlı solo sergisinden sonra ilgi çekmeyi başardı..
aslında yaptığı fotorealist işlerin üzerine koyduğu bu farklı yorum, onu diğerleri arasından bence bir nebze ayırmış gözüküyor..
tarzı aslında benim fotoğraftada çok sevdiğim bir teknik..
üst üste bindirme.. optik bir bakış..
resimlerinde başlangıç noktası olarak kendi kimliğini seçmiş..
amacı farklı anları tek bir noktada kesiştirmek..

13 Eylül 2010 Pazartesi

en uç noktalarla flört..


israilli seramik ve heykel sanatçısı ronit baranga..
yaptıklarını aslında tanımlamak çok zor.. onun heykellerinde bana göre inanılmaz bir çekicilik var.. çok canlı bir hayal gücü, en uç noktalarla flört ediyor..


verdiği ifadeler.. acı çeker yada zevk alır durumunda.. aslında ne hissettiğiniz tamamen size bağlı..
bazen ürkütücü çoğunlukla merak uyandırıcı..


hatta teatral..


benim en beğendiğim işlerden olan vazo'da; baranga'nın yaptığı, antik çağda uygulanan antropomorfik vazo'nun farklı bir yorumu.. sürreal yaklaşımlarla farklı bir bakışla bence oldukça dikkat çekici..