19 Ocak 2010 Salı

ne okuyorum..

daha önce ismini çok duymuş, fazlaca niyetlenmiş ama hiç murakami okumamıştım.. yeni fırsat oldu ve bırakmadan, soluk almadan okuyorum.. murakami'ye '' sahilde kafka '' ile başladım.. biter bitmez öbür kitaplarını paul auster'ın hala alamadığım '' görünmeyen '' le birlikte sipariş verebilirim..

roman enteresan.. iki kahramanın öyküsünü paralel olarak anlatıyor.. tek sayılı bölümlerde anlatılan ilk hikaye ; Kafka Tamura’nın on beşinci yaş gününde iç sesi olan kargayı dinleyerek evden kaçmasıyla başlıyor... dünyaca ünlü bir heykeltıraş olan babasının kehanetine göre, büyüdüğünde hem babasını öldürecek hem de annesi ve ablasıyla yatacaktır.. bu durumda çaresiz, Sofokles’in kahramanı Oedipus gibi evden kaçmak tek çözümdür... çift sayılı bölümlerde ise, altmışlık Nakata’nın öyküsü anlatıyor: İkinci Dünya Savaşı sırasında, henüz dokuz yaşındayken, Nakata ve sınıfındaki diğer öğrenciler, mantar toplamaya gittikleri tepede ne olduğu bilinmez bir saldırı sonucunda bayılırlar... yetişkinleri etkilemeyen ‘şey’ on altı çocuğun birkaç saat boyunca bilinçlerini yitirmelerine neden olur... aralarında sadece Nakata, birkaç hafta süren garip bir koma halinde kalır... askeri hastanede uyandığında, ne ailesini hatırlar ne de okuma yazmayı, oysa bu tuhaf olaydan önce sınıfın en akıllı öğrencisidir... Nakata’nın zihnindeki her şey silinmiş, yavaş anlayan, soyut düşünme yeteneğini kaybetmiş biri haline gelmiştir... kaybettiği düşünme yetileri yerine, kedilerle konuşabilme ve gökten yağacak balıkları önceden söyleme yeteneği geliştirmiştir... işte bunları büyük bir heyecanla okurken ne zaman kesişecek bu ikisi diye düşünürken.. şimdi kesişti.. bakalım ne olacak..

süper bir hayal gücü; kedilerin ruhlarını hapseden john walker (aynı adlı viskide ki karaktere bürünmüş aynı onun gibi giyinen ruh avcısı ) onlardan kaval yapacak..Kentucky Fried Chicken’ın ambleminde yer alan beyaz sakallı Albay Sanders’ın fahişe pazarlaması.. daha bir sürü şey.. bütün bunlar peş peşe geldiğinde bunları Sofokles’in tragedyası, Platon ve Hegel’in felsefeleri ile birleştirdiğinde ve günlük yaşamın bir parçası gibi sunduğunda o kadar farklı anlamların içine giriyorlar ki..

daha bitmedi.. bitmeden şiddetle tavsiye ediyorum.. benim gibi murakami'yi tanımakta geç kalmayın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder